Dolar 35,4979
Euro 36,6463
Altın 3.060,06
BİST 9.740,98
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Karabük 7°C
Yağmurlu
Karabük
7°C
Yağmurlu
Çar 7°C
Per 8°C
Cum 5°C
Cts 10°C

Engin KOÇALİ

Kimdir Engin KOÇALİ ?

Engin Koçali 1964 yılında fındıklar döşürüldükten (toplandıktan) 20 gün sonra; okulların açılmasına 15 gün kala Trabzon’da ailenin dördüncü ve sonuncu çocuğu olarak doğmuşum.

Anne tarafım Trabzon Arsin Yeşil Yalı (eski adıyla Falgoz) ‘dan, baba tarafı ise Trabzon Sürmene Çamburnu – Yeniay (eski adıyla Mağno) ‘dan. Akrabalarımız ve arazilerimiz ata topraklarında hala mevcut.

Karabük ‘e yerleşmemize 1949 yılında babamın askerliğini Karabük Kapullu köyünde yapması ön ayak oldu. Kendisinin demirci ustası olması ve Karabük Demir Çelik Fabrikalarının kalifiye eleman ihtiyacı işsizliğin hat safhada olduğu Karadeniz’den Karabük’e göçmeyi ateşledi.
Anlayacağınız 1949 ‘dan beri Karabüklüyüz.

Eğitim hayatıma Kayabaşı İlkokulunda başladım. Ortaokulu ve Lise 1’i TED Karabük Kolejinde okudum.
1980 dönemi öncesindeki siyasi ortam ve yetiştiğimiz çevrenin verdiği haşarılığımızla Lise 1’in sonunda “Eylülde Gel” şarkısı eşliğinde Kolejden kibarca gönderildik.

Hayatımın en kötü günleri olarak yâd ettiğim o zamanlarda Endüstri Meslek Lisesi imtihanını kazanıp baba mesleğinin de etkisiyle ilk tercihim olan Tesviye Bölümüne girdim.

Mezun olduğum 1982 yılında üniversite imtihanlarında başarılı olamadım ve 1979 yılında babamın kurduğu bağlantı elemanları ve makine imalathanesine çalışma hayatına ilk adımımı attım.

1983 yılında girdiğim Üniversite imtihanlarında aldığım puanla Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Talaşlı Üretim Ana Bilim Dalı Bölümünde yükseköğrenim hayatına başladım. Okulu tökezlemeden dört yılda bitirip 1987 yılında temmuz ayında mezun oldum.

Aynı okulda okuduğum ve dört yıllık eğitim hayatımın son üç yılını beraber geçirdiğim eşimle mezuniyetimizden üç ay sonra evlendik.

Teknik öğretmenlik yapma imkanım olmasına karşın Bağlantı Elemanları ve Makine imalatına yöneldim. 2002 yılına kadar da kesintisiz devam ettim.

2002 yılında yaşanan ekonomik kriz sonrasında programcılık ve yazılım işine başladım. 2006 yılına kadar da bu işimi sürdürdüm.

Şu anda torun sahibi emekliyim ama, boş durmak bana göre olmadığı için yine çalışıyorum. Gündüzleri market, geceleri yazılım…

NELER YAPTIM?

1988 yılında jantların bozulmasını engellemek amacıyla döner konik pullu somun imalatını gerçekleştirdim.

1997 yılında sonsuz boyda ovalama usulü diş çekme makinesini projelendirip uyguladım. Devasa makinelerde yapılan gijonları çok daha basit makinede, seri olarak ve üstelik düşük maliyetle üretmeyi başardım.

1996 yılında projesini hazırladığım Isıl İşlem tesisini kurdum ve ilk defa evsafına göre hava – su, hava – yağ karışımı ile çeliği dengeli ve hassas sertleştirme sistemini başarıyla gerçekleştirdim.

2002 yılına kadar değişik makine ve aksamları, ısıl işlem, elektro galvaniz ve bağlantı elemanlarıyla ilgili üretimler ve projeler yapıp uyguladım.

2007 yılında Role Kapağı Kaynatma Makinesi tasarlayıp uyguladım ve çok düşük maliyetlerde role imalatını gerçekleştirdim.

Bir tek ODTÜ’de (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) bulunan ve cemakan içinde koruma altında tutulan, sadece kullanmasını bilen Öğretim Görevlilerinin dokunabildiği bilgisayarların ilk dönemlerinde (1985) DOS ve Basic Dili ile programlamayı öğrendim.

Bilgisayarların yaygınlaşması ve İnternet hizmetlerinin başlamasıyla 1992 yılında HTML, PHP, MySQL, Pascal, Java dillerini öğrendim.

1998 yılında PHP ve MySQL tabanlı Karabük’ün ilk İnternet Haber Portalını kurdum.

2002 yılından 2006 yılına kadar İnternet programcığı ve Web sitesi tasarımcılığı üzerine çalışmalarını sürdürdüm.

2002 yılında ilk defa internet üzerinden canlı yayın gerçekleştirerek Karabükspor’un maçını canlı yayınladım.

2017 yılında Karabük Öğrenci, 2019’da Karabük Apart ve Karabük Yurt Rehberlerini kurdum ve bu sitelerden elde ettiğim gelirlere ilaveler yapıp ihtiyaç sahibi öğrencilere karşılıksız burs olarak verdim.

Günlük Hayatım

Tatbikîde çalışmak!

Sabah 7’de başlayan günümün ilk 4 saatini web tabanlı programcılıkla, saat 11’den sonraki bölümünü ise gecenin 10’una kadar markette ve son saatlerini de istisnasız her akşam kurduğum rakı masamın yanında çalıştığım bilgisayarımla ertesi günün 02’sine kadar geçiririm.

Sosyal medya

Sevmem!

Ne yalan söyleyeyim ısınamadım bir türlü. Ama gücü inkâr edilemez. İnternet sitelerine en yüksek hitler de (ziyaretçi sayısı) oradan geliyor çünkü. Onun için mecburiyetten az da olsa katılmak zorunda kalıyor insan.

Televizyon

Seyretmem!

Çok canım sıkılmışsa bazen kafamı dağıtıp deşarj olmak için bakarım ama, baktığımın hiç birini hatırlamam. Aklım başka yerdedir çünkü…

Kızgınlıklarım

20 yıllık gürültülü çalışma hayatının sonucunda oluşan arıza nedeniyle kulaklarım az duyar.
Şikayetçi miyim…
Kesinlikle HAYIR!
Duyacaklarım karşısında oluşacak sinir bozukluklarını duyamadığım için yaşamıyorum en azından…
Mutlu muyum?
Değilim!
Ama sinirlenmiyorum en azından…

Hafta Tatilim

Hafta sonu tatil günümü çok severim.
Çünkü o günüm sevdiklerimle, değer verdiklerimle yaşayacağım bir gündür.

Ormana gideceksem akşamdan başlar hazırlıklarım. Hatta bir gün öncesinden. Bazen Şişman’a dallas veya lolipop, bazen de Ahmet abime köfte siparişi vermekle başlar ön hazırlıklar.
Bazen ise her ikisine de sipariş ederim çeşit olsun diye.

Sonrasında, insanlardan uzak bir ormanın en ücra köşesinde her bir saniyeye yüklenmiş huzurla özgürce yaşamak…

Hani derler ya “anlatılmaz yaşanır” diye, işte öyle bir şey…

Okumak

Çocukluk ve gençliğe geçiş yıllarımda hiç sevmediğim bir şeydi.
Oysa şimdi…
Boş kaldığım kısa süreler içersinde bulduğum her bir dakikayı ziyan etmemek için sürekli okuyorum.
Okuduklarım roman veya hikaye türünden kitaplar değil. O kadar uzun zamanım olmuyor çünkü.
Genellikle teknolojik makaleler, merak ettiğim konular hakkında araştırmalar, köşe yazarları ve özellikle çapraz bağlantılı siyasi yazılar.

Yazmak

En sevdiğim şey. Çünkü kelimeler tartışmıyor yazarken. Düşüncelerinden bir anda dökülüyor parmaklarının ucuna…
Sonra bir bakmışsın klavyenin tuşlarında gezinip önce harf, ardından kelime derken cümle oluvermiş.
Ne ara oldun” demene fırsat kalmadan paragraflar ardın sıra dizilip köşe yazısı olmuş, makale olmuş, hikaye olmuş…

22:00 ile 02:00 arasında masanın da etkisiyle kaybediyor insan kendini…
Kayboluyor kelimelerin sihrinde, sonsuzluğunda…

Pişmanlığım

Pişmanlık duyduğum çok hatalarım oldu ama, geriye dönüp hiç birini düzeltme şansım olmadığı için sadece tekrarlamama gayreti içinde oldum. Dövünmeler, “ahlar, vahlar” anlamını yitirmiş oluyor çünkü…

Dünyaya tekrar gelsem

Liseyi de Kolejde bitirmek için yedi yirmi dört ders çalışırdım.

Aynı eşimle evlenmek, aynı çocuklarımın olmasını isterdim. Onlarla daha fazla zaman geçirir, çocuklarımı kollarıma alıp gezdirirdim.

Teknik Öğretmenlik yapmak isterdim mesela. Bir aylık stajyerliğim döneminde bile öğrencilerimi iki saatte torna tezgahına alıştırmıştım çünkü.
Tesviye atölyesine mini elektro galvaniz banyosu bile kurmuştum o dönemde.

Birde Sinop’ta veya İzmir’de yaşamak isterdim. Saygının diğer yörelere nazaran daha yüksek olduğu bu bölgelerde balığın da bol olması rakıda balık yüzdürmeyi seven bir kişi olarak bağlıyor beni. Hatta hayran bırakıyor…

Sevgi mi, Saygı mı?

Saygı tabi ki…

Her zaman söylerim, “sevmek zorunda değilsin ama saygı duy en azından yaşına, başına bakmaksızın” diye. Sonra, cevap vermelerine müsaade etmeden hemen yapıştırırım ‘can alıcı‘ son cümleyi ; “Çünkü, ‘saygı‘ gebedir; yarından daha yakın bir zamanda doğacak ‘sevgi‘ ye” diye.

Son söz

Can bedenden çıktığında son söz olur. Onu da, varsa nasibimizde musalla taşında siz söylersiniz.

Cevap ta, söz de, hak ta sizde o zaman…